Bir cerrahi asistanının günlüğü -6-
Onlarca, yüzlerce kez olduğu gibi bir maksillofasiyal
muayenesinde daha aynı sahneyi yaşıyorum.
Repliklerimi öyle iyi ezberledim ki,
‘Şimdi yüzde bir kırık var ama tam ayrışmamış.’ –Bir zararı
olur mu?
Burada en sevdiğim kısım başlıyor.. ‘Bizim için önemli olan,
kırığın göze baskı yapıp yapmaması. Çift görmeniz var mı? -Hayır yok. ‘Yani o
zaman ameliyata gerek yok’.
O mukaddes soru tekrar sorulur: -Şimdi bu kırık kaynar mı
doktor bey?
Zorunlu hizmette bir doktor arkadaştan kaptığım ağzıma yiapışan
bir konuşma tarzı var. Her cümlenin sonuna ‘tamam’ kelimesini getiriyorum. ‘1
ay yumuşak gıdalarla besleneceksin, tamam?’ ‘Şimdi bir antibiyotik yazıyorum,
tamam? ‘Operasyona gerek yok, ama görme ile ilgili bir sıkıntın olursa daha
erken gelebilirsin, tamam? Burada hastaya açık kapı bırakıyorum. İstediğin
zaman gelebilirsin demek tahminimce rahatlatıcı bir şey.
Ah, dünyanın en kutsal işini yapıyormuşum gibi. Her şeyi
bilen doktor, operasyon gibi zorlu bir kararı veriyor.
Tuğla duvarlar, taba ve diğer renklerin soluk çeşitlerinin
olduğu birbiriyle uyumsuz koltuklar. Aradaki ahşap masa ve sandalyeler bana tahta oyuncakları hatırlatıyor. Amerikan
benzin istasyonu barlarını andıran genişçe bir balkon. Gecenin bir saatinde
beyne zehir gibi işleyen kırmızı led ışıklı isim. Cam bir fanustan filtre kahve
dolduruluyorsa sorun yok. Ana atmosfer pas, küf ve sis. Sisi ben uydurdum. Ama
bir feng şui üstadı olsaydım, kenara bir tütsü de ben eklerdim.
Göbeği açık kızıl saçlı bir kız servis yapıyor. Ondan bir
tavla, bir americano da diğer garsondan istiyorum. Sormam gerekiyor diyor. Emin
değil menü de olup olmadığından. Tüh! Ona dair hissettiğim mekanın ve mutfağın
her detayına hakim hava dağılıp gitti. Zar yere düşüyor. Eğilince zarın
yuvarlanmaya devam ettiğini görüyorum. Sandalyelerin arasında dolaşan bir fare
gibi. Habire oraya buraya çarpıp yön değiştiriyor. En sonunda bir çukura düşmüş
gibi duruyor. Kızıl saçlı kız eğilip göbek deliğinden zarı uzatıyor gülerek..
Yorumlar
Yorum Gönder