TRUMP

We are gonna win so ‘’BIG’’
diyor çiçeği burnunda Amerika Başkanı Donald Trump. Amerika seçim gündeminden bir hayli uzak kalmıştım. Tek tük haberlere gözüm takılıyordu sadece. En azından neler olmuş biraz bakayım dediğimde (itiraf edeyim Melanie Trump’ı merak etmiştim) karşıma seçim öncesi Cleveland’da Cumhuriyetçiler kongresinde Donald Trump konuşması[1] çıktı. Uzun bir süre alkışların kesilmesini beklerken sık sık gülümsüyordu. Ağız kenarları geniş ve yayvan bir şekilde yanlara o kadar açılıyordu ki Julia Roberts solda sıfır kalır. Arada ağzından ‘We’re gonna win so big’ lafı çıkıyordu. Doğrusu bu mottoyu duyar duymaz bayıldım. Obama’nın neyi yapacağı belirsiz ‘Yes we can’inden sonra Donald doğrudan kazanmaya odaklanıyordu herşeyin en büyüğünü seven Amerikalıları kalbinden vuracak şekilde. Trump aleyhinde gösteriler hala sürerken uzun vadede Trump fanatiklerinin oluşacağı aşikar. Lie to me dizisinin bana katmış olduğu bilgilerden esinlenerek biraz analiz de yapalım. İlk bakışta sıcak bir gülümseme gibi duruyor. Koskocaman, herkesi kucaklayan. Gülümsemenin bir çok anlamı olduğu gibi bu gülümseme büyük ihtimalle (yani kesinlikle) fake. Politikacı gülümsemesi budur herhalde. Nedense hafif bir küçümseme de ekli gibi geliyor bana bu gülümsemelerde. Gözlerinde kısıldığı mutlu gülümsemelerin aksine, sinirlenip birazdan cezalandırmak üzere olan birinin gülümsemesi bu. Bu makalede[2] bahsedilmiş gülümseme çeşitlerinden.



Söylem bir yerden tanıdık geliyor mu?
İpucu vereyim ortanca eşim.. J
Bir haberde[3] Trump’ın psikometrik analiz yoluyla seçmen özelliklerini inceleyen bir danışmanlık firmasından hizmet aldığı yer alıyor. Bu firma her seçmenin digital ortamda (sosyal medya gibi mecralarda) bıraktığı ayak izlerine göre kime oy vermeye yatkın olduğu konusunda analizler yapıyor. Örneğin bir arkadaşınızın Abant fotoğrafını like’ladınız. Birazdan göreceksiniz ki ya internet tarayıcınızda ya facebook’unuzda abant turlarıyla ilgili reklamlar belirmeye başlayacak. İlk başta anlam veremeyebilirsiniz. Ne var ki reklamcılık artık bu şekilde işliyor. İşte bu firma da sözde Trump’a hangi seçmen kitlesine hangi mesajı vermesi gerektiğini söylemiş. Dolayısıyla seçim turları boyunca Trump’ın birbiriyle çelişen bir sürü demeci ortaya çıkmış. Adam herkese mavi boncuk dağıtmaya çalışmış yani. İnsanlar herhalde pozitif şeyleri alımlamaya daha yatkınlar. Mesela bir kadın düşünelim ki işsiz. Trump hem kadınları aşağılayıcı laflar ediyor hem de kadının yaşadığı o bölgede yeni bir iş sahası açılacağını vadediyor. Bu kadın negatif söylemden dolayı Trump’a oy vermemeye mi yoksa iş sahibi olabileceği umuduyla oy vermeye mi daha yatkın olacaktır. Karşılaştırma yaptığım alanlar birbiriyle eşdeğer olmayabilir tabi. Ancak burada anlatmak istediğim pozitif mesajı al, negatifi görmezlikten gel mi? Yoksa negatif mesajı al, pozitifi önemseme durumu mu? İnsandan insana bu da değişecektir kabul. Fakat ben çoğu insan için 1. durumun geçerli olduğunu düşünüyorum. 

Bu adam bir showman. The Apprentice adlı show’dan tanıyoruz kendisini biraz. Kısacık konuşmadan edindiğim izlenim, Amerikalıların yeni bir showman başkanı olduğu ve Trump’ın kendini seçmeyen seçmeninin de kanına gireceği yönünde. Bir makalede halkın artık banal politikacılardan ve siyasetten sıkıldığı ve eğlence istediği iddia ediliyordu. Yani belki durum bu kadar da basit. Amerikan halkı gece pop corn’u elinde televizyonun karşısına geçip çocuk bir başkan seyretmek istiyor. Bir yandan da gururu örselenmiş Amerika’nın, idealize ettiği kovboy ruhu Trump’ta vücut bulmuş halde. Maçoluk, servet, fıstık gibi bir eş hepsi var. Ne diyelim izleyip ileride neler olacağını göreceğiz..

Yorumlar

En çok okunanlar