Sözlü Tarih -1-
Bugün Afyon'lu bir dayıyı ameliyat ettim. Lokal bir müdahale. Sabah kapının önünde beklerken şaşırmıştım. Çünkü bir gün önce akşam polikliniğin oradan geçerken tesadüfen bizim sekreter Murat ile konuşmalarına şahit olmuştum. Dayı beni gösterip gösterip bu doktor mu diye soruyor. Halbuki poliklinikçi ben değilim. Murat da açıklamaya çalışıyor 'amca bak o da doktor da sana o bakmayacak'. Amca ne anlasın.. Onun için farketmez, ben doktorsam ben de bakabilirim. O sırada Murat'a bir olay anlatıyor. Yaklaşınca Murat hoşuma gideceğini düşünüp bir daha anlattırıyor. Ertesi gün de (bugün) ben çevremdekilerim duyması için bir daha anlattıracağım. Dayı (bu arada dayı dediğime bakmayın, amca 81 yaşında çıktı) eski minübüs şöförüymüş. Hatlı minübüsü varmış hatta. Yani öyle sağa sola giden serkeş minibüslerden değil. Taksi plakası gibi birşey. 60'da belediyeden yazdırmış. Her neyse dayının bir de erkek torunu var. O da şu an bu minibüsü kullanıyor. Kızın biri dadanmış buna. Meraba meraba, dayı böyle anlatıyor görüşmeye başlamalarını. Sonra birgün kız oğlana çıkışmış. Demiş ki 'Ne emmeye geliyorsun ne gömmeye'..
Torun şok olmuş anladığım. Sonra da kızdan soğumuş. Dedesi de evde başından geçen olayı anlatan torununa 'Ay oğlum sen de diyemedin mi çakarım da s..m de'.
Velhasıl bugün sabah serviste doktor odasının önünde görünce şaşırdım. Elinde bir patoloji kağıdı. Dedim heralde polikliniğe gidecekken şaşırdı buraya geldi. Bana bugünün tarihi yazılı kağıdı gösterince ameliyat randevu defterine baktım. Dayıyı bugüne yazmış bizim poliklinikçi lokal bir müdahale olunca. Dayıyı ameliyat odasına aldığımızda başladık konuşmaya.
Dünkü torun muhabbetini anlattırdım dayıya. İlköğretim mezunuyum demişti. Ama dayının konuşması daha düzgün olunca dedim 'dayı sen ilköğretim mezunuyum diyorsun ama davranışların böyle böyle nasıl oluyor'.. 'Ben İzmir'de büyüdüm' dedi. Bir kızı varmış o da bir yerde üniversite de öğretim üyesiymiş ama hangi bölüm olduğuyla hiç ilgilenmemiş. Sordum 'ben ne bileyim' dedi.
Sonra dolmuşlardı, Afyon'daki Çingenelerdi derken dedim 'dayı Afyon'da eskiden kabadayılar varmış değil mi?' 'Eşkıyalar vardı'.
'Nasıl eşkıyalardı?' 'Onu Demirel'in annesine soracaksın' dedi.
Nasıl yani??
Dayı'nın duyduğuna göre zamanında Demirel Afyon Lise'sinde okurken annesi Demirel'in ziyaretine geliyor. O zaman minübüs falan yok, faytonlar işliyor. Faytona binen kadını faytoncular kaçırıyor.
'Kadın çok güzelmiş ama diyor'.
Tarih kitaplarında yazmaz tabi böyle şeyler. Dayı'nın anlattığına göre annesi ziyaretine gelirken kötü bir akıbete uğruyor. Yanlış anlaşılmasın dayı olayı onayladığından değil. Olgun bir ruh, entelektüel olmayan bir kültüre sahip dayımız.
O yüzden rahmetli Afyon'u sevmezmiş, buraya hiçbir şey yaptırmamış aslı varsa.
Tarihte sebebini anlayamayacağımız belki milyonlarca böyle irili ufaklı olgu var. Bir şehrin kaderini belirleyen şu olaya bakar mısınız..
Bir de Kurtuluş Savaş'ında işgale ses etmeyen bir şehre Atatürk'ün yüz çevirmesi gibi bir söylenti de duymuştum. Resmi tarihin içerisine küçük muziplikler şeklinde katılan ve bütün ciddiyetini altüst eden olaylar. Belki de duymak istediklerim asıl bunlar..
Torun şok olmuş anladığım. Sonra da kızdan soğumuş. Dedesi de evde başından geçen olayı anlatan torununa 'Ay oğlum sen de diyemedin mi çakarım da s..m de'.
Velhasıl bugün sabah serviste doktor odasının önünde görünce şaşırdım. Elinde bir patoloji kağıdı. Dedim heralde polikliniğe gidecekken şaşırdı buraya geldi. Bana bugünün tarihi yazılı kağıdı gösterince ameliyat randevu defterine baktım. Dayıyı bugüne yazmış bizim poliklinikçi lokal bir müdahale olunca. Dayıyı ameliyat odasına aldığımızda başladık konuşmaya.
Dünkü torun muhabbetini anlattırdım dayıya. İlköğretim mezunuyum demişti. Ama dayının konuşması daha düzgün olunca dedim 'dayı sen ilköğretim mezunuyum diyorsun ama davranışların böyle böyle nasıl oluyor'.. 'Ben İzmir'de büyüdüm' dedi. Bir kızı varmış o da bir yerde üniversite de öğretim üyesiymiş ama hangi bölüm olduğuyla hiç ilgilenmemiş. Sordum 'ben ne bileyim' dedi.
Sonra dolmuşlardı, Afyon'daki Çingenelerdi derken dedim 'dayı Afyon'da eskiden kabadayılar varmış değil mi?' 'Eşkıyalar vardı'.
'Nasıl eşkıyalardı?' 'Onu Demirel'in annesine soracaksın' dedi.
Nasıl yani??
Dayı'nın duyduğuna göre zamanında Demirel Afyon Lise'sinde okurken annesi Demirel'in ziyaretine geliyor. O zaman minübüs falan yok, faytonlar işliyor. Faytona binen kadını faytoncular kaçırıyor.
'Kadın çok güzelmiş ama diyor'.
Tarih kitaplarında yazmaz tabi böyle şeyler. Dayı'nın anlattığına göre annesi ziyaretine gelirken kötü bir akıbete uğruyor. Yanlış anlaşılmasın dayı olayı onayladığından değil. Olgun bir ruh, entelektüel olmayan bir kültüre sahip dayımız.
O yüzden rahmetli Afyon'u sevmezmiş, buraya hiçbir şey yaptırmamış aslı varsa.
Tarihte sebebini anlayamayacağımız belki milyonlarca böyle irili ufaklı olgu var. Bir şehrin kaderini belirleyen şu olaya bakar mısınız..
Bir de Kurtuluş Savaş'ında işgale ses etmeyen bir şehre Atatürk'ün yüz çevirmesi gibi bir söylenti de duymuştum. Resmi tarihin içerisine küçük muziplikler şeklinde katılan ve bütün ciddiyetini altüst eden olaylar. Belki de duymak istediklerim asıl bunlar..
Yorumlar
Yorum Gönder