Bir cerrahın günlüğü -9-
3 yıl kadar öncesinde dahiliye servisinde rotasyon yaparken
aklımdan hiç silinmeyecek bir sahne yaşadım. Sabah kan şekerlerini ölçmek
internlerin göreviydi. Bir sabah üzerimde pasaklı formalarım ve dağılmış
saçlarım ile, bir doktordan çok hilkat garibesi görünüyor olmam daha muhtemel
olan ben elimde parmağa batırmak için kullanılan küçük delici iğneler, kan şekeri
stripleri ve kan şekeri ölçüm cihazının bulunduğu küçük dikdörtgen karton kutu
ile koridorda ilerliyordum.
Karşıdan, doktor odasından çıkmış olduğunu tahmin
ettiğim, şimdi adını unuttuğum dahiliye
asistanı abiyi gelirken gördüm. Tepesinde saçları olmayan, top sakalı yanaklarını
ince bir şerit halinde geçerek ile favorileri ile birleşen, gözlüklü uzun boylu
ve yapılı biriydi bu doktor abi.
Tam geçerken ‘Günaydın abi’ dedim.
-‘Günaydın canım’ diyerek geçti yanımdan yüzünü tam olarak
bana çevirmeden.
Ütülü bembeyaz
üniforması, siyah iskarpin ayakkabıları ve sanki yeni tıraş olmuş hali ile oldukça
muntazam duruyordu. Zar zor uyanmış olan
kendime karşıt sanki en az 1 saat önce kalkmış ve hazırlanmış gibiydi.
O an boyu zaten uzun olan abi gözümde daha bir devleşti. Kendinden
emin hali, tavrındaki incelik ve sesindeki o arkadaşça otorite beni kendine hayran
bıraktı. Dağınık halime baktım ve elimde olmadan ben de onun gibi olur muyum
diye düşünmeden edemedim. Bu bir üzüntüden ziyade, nedenini tam olarak
açıklayamadığım bir mutluluk ve umut haliydi. Sonraları ise ara sıra taklit
ettiğim ve ne zaman hatırlasam tebessüm ettiği silinmeyen bir imge olarak kaldı
aklımda..
Yorumlar
Yorum Gönder