İsimler

    Tıp fakültesine ilk girdiğim senelerde kulağıma çalınan bir sözdü: Tıp bilimi her 5 senede bir yenilenir. 1. sınıftan son sınıfa geldiğinde ilk öğrendiğin bilgilerin yaklaşık %50’sinin yanlışlandığını/değiştirildiğini göreceksin.
Belki bu kadar radikal bir değişiklik olmadı ama çok önemli konsept değişikliklerinin olduğunu fark ettim.

    Bu konsept değişikliklerinden en çok hoşuma giden ise şu: ‘'Kanalopati’’

    Aslında bu bir eponim ya da yeniden adlandırma değişikliği.

    Üniversitede bir arkadaşımla hastalık adlarının çok önemli olduğunu ve aslında hastalığın ya da tıbbi durumun sadece ismini bilmekle bile o şeye dair birçok özellik hakkında bilgi sahibi olunabileceğini savunurduk.

Örneğin,
‘’Multiple Sclerosis’’  myelin kılıfları hedef alarak onları yok eden, akson kaybına yol açan, dolayısıyla santral veya periferik sinir sisteminde hasarlara yol açan bir hastalıktır. En önemli özelliği epizodik ataklarının olmasıdır.

    Şimdi bu kısa tanımda çok fazla bir şey söylemedik aslında. Demyelizan bir hastalık olduğu, sinir hücresi hasarı ile bazı semptomlara yol açtığını ve arada bir semptomatik olduğunu biliyoruz. Hastalık nasıl ortaya çıkıyor, myelinleri nasıl eritiyor, yol açtığı semptomlar neler, nasıl teşhis ediliyor ve en önemlisi tedavisi var mı gibi sorulara cevap vermiyor.

    Tanımların özelliği zaten 1-2 cümleyle hastalık hakkında genel bir bilgi vermesidir.
Bu arada şunu fark ettim ki, birçok hastalık ismi özellikle anatomik değişikliklere (gözle görülen; makroanatomik, mikroanatomik(patolojik), radyolojik) değişikliklere atıfta bulunuyor.

Şimdi adını inceleyelim.
Multiple= birden çok
Skleroz= doku sertleşmesi
Birden çok doku sertleşmesi, ilk bakışta çok muğlak gözüküyor.

    Burada kastedilen beyinde ve spinal kortta ataklardan sonra oluşan MR’da beyaz plaklar şeklinde gözükebilen lezyonlardan. Bildiğiniz üzere vücüdun herhangi bir kısmı yaralandıktan sonra genelde o bölge birebir eskisi gibi iyileşmez. Orijinal dokunun bir kısmının ya da tamamının yerini önce granülasyon dokusu sonra da fibrotik (yani skarlı, yani sklerotik) doku alır. Bu aslında vücudun boşluğu doldurma mekanizmasından başka bir şey değil. Ancak hastalığın tuttuğu yerler artık eski fonksiyonunu göremeyecektir. Dolayısıyla defisit ve semptomlar meydana gelecektir. Geçirilen atak sayısı arttıkça da sertleşen ve iş göremeyen kısım miktarı da artacaktır. Dolayısıyla hastalık progresif bir seyir halini alacaktır.

    Buraya nereden geldiğimizi merak ediyorsanız, Kanalopati’den geldik.  Kanalopati ile hücre zarında bulunan çok sayıda ve çeşitte bulunan iyon kanalları ile ilgili bozukluklara işaret edilmektedir. Aslında kanal bozukluklarının yol açtığı birçok hastalık ismi mevcuttur. Örneğin böbrek tübüllerindeki bir iyon kanalı bozukluğu Bartter sendromuna neden olurken ter bezlerindeki klor kanalındaki bozukluk kistik fibrozise yol açar. Böylece çok geniş spektrumdaki hastalıkları ortak bir çatı altında toplayan bir terim, hem bize sınıflandırma açısından kolaylık sağlar hem de bu hastalıkların patofizyolojisine dair bize bir şeyler söylemiş olur.  

    İsimlerin temsil ettikleri ya da işaret ettikleri nesnelerle olan ilişkileri Platon’un ‘’Kratylos’’ adlı kitabında işlenmiştir. Varlıkların kendi başlarına ayrı birer gerçekliği olduğu gibi, onları zihnimizde var eden de onlara koyduğumuz adlardır. Yani isimler sayesinde varlıkları kavramlaştırabiliriz. Bu bağlamda tıbbi terimlerin de temsil ettikleri konusunda bize aslında çok şey anlattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Sınavlara çalışırken isimlere bir de bu yönden bakmanızı öneririm.

Yorumlar

En çok okunanlar