Sevgili Hacettepe,

Gençliğimin gül kurutucusu;

Ne büyük umutlarla başladığımı bilemezsin. Üstelik lise son sınıfta sana ziyaretimde asla buraya gelmeyeceğim demiştim. Bana bitmeyen bir inşaat gibi gözükmüştün. Hakikaten öyleymiş. Mantar gibi biten bir lakabı varmış. 

Nitekim sevgili babamın tavsiyesiyle başladık Hacettepe’ye. O zamana kadar en iyi derecelerle gelen ben (Türkiye’de ÖSS’de 33. Olmuştum) tökezlemeye başladım. Hacettepe’de kimse gözünün yaşına bakmaz!!  O zaman ne bilirdim?? Ezber bilimi Hacettepe’de çok önemlidir. Kendimle hala  gurur duyuyorum. Sınavlardan yüksek almamış olmak benim için göğsümde bir nişan. 6 sene sonrasında sınav neticelerine baktım.. Sınıf sonuncusu olmuş arkadaş..  Alfred Adler’in kitabını okuyordu.. Bana göre inek diye tabir edilen arkadaşlardan daha üst seviyede idi. Çoğu inek arkadaşımız vardı. Bunlar ezber yapıp sınavlardan geçerdi. Salak akademisyen hocalarımız da bunları pek severdi. Çok az akademisyen hatırlıyorum Hacettepe’de analize önem veren. Ezberci tayfanın foyalarını ortaya çıkartabilecek olan.

Sık sık duyarım. Hacettepeli doktorun periferde (Ankara dışı) başarılarını. Diğer fakülte mezunu kişilere binaen relatif başarılarını..

Evet bir Hacettepeli olarak gurur duyarım ancak…

Bunun  asparagas olduğunun da bilirim. Tanrım ne çok arkadaşım anlattı bunu bana.. Başka fakültelerden gelen kişilerin bi bok bilmediğini.

Söyleleyim kardeşim…

Hacettepe’den mezun olup Mardin Nusaybin’e atandığımda bi bok bilmiyordum. Pratik olarak tıpla alakalı çok az bilgim vardı..

 

 

Bakın..

 

Tıp fakültesinde hayatınıza bir çok profesör girer.

Kendice en önemli dersi anlatır. Sonra siktir olup gider. Okulu bitirince yalnızsınızdır. Hayatı Öztürk notlarını okuyarak öğrendik sanırsınız.. Analiz yeteneğinden yoksun olduğunuz aklınıza gelmez.. Sonra tus kitaplarına 7-8 tekrar atarsınız.. Tıp’a hakim olduğunzu sanarsınız. Birkaç gün sonra unutacağınız bilgilerle övünürsünüz. İşte Hacettepe tam da bunu sağlar..

Neden Hacettepe diyorum. Aslında bu bekli de bir kitabı dolduracak ölçüde bir içerik. Hacettepe öncelikle taşradan gelen kişilere bir aidiyet hissi sağlar. Adam olduklarını hissettirir. Özür dilerim yani bir birey. Böyle tavlar bireylerini… Sonra aşağılar. Hiçbirsin der. Bu hiçlikten kurtulmak için benim kurallarıma uymalısın der. Böylelikle Stockholm sendromuna kapılırsın. Ya da H tipi sendroma. Taşra’dan gelenler daha labildir.   Hemen uyarlar sisteme. Hacettepe megalomanyasının bir parçası oluverirler.

 

Neyse

Kurumlar ilginç.

Çok iyi hocalarım olmasına rağmen, mekanizma iğrenç!!!

Hacettepe güya size çok iyi bir doktor olmanızı vaat ediyor. Yalan!!

Kendinize bağlı. Sevgili tıp’a girecek kardeşlerim.. Sizi doktor etmeye kararlı bir ekip yok karşınızda.. Kendiniz öğreneceksiniz..

 

Yorumlar

En çok okunanlar